EŞ OLMAK= HEM NEFES OLMAK!
Ben var, o hayatta ama BİZ olmanın lezzeti daha üstün olduğu için hep BİZ OLMAYA çalışmaktır EŞ OLMAK! İnsan tek başına da mutludur ama birlikte mutlu olmak bambaşka güzellikler saklar içinde, insan her konuda üzüntüyü ya da sorunu tek başına tabiki çözebilir ama birlikte çözmek, birlikte üzülmemin öğretisi o kadar çoktur ki ve kıymetlidir ki çünkü özü İNSANDIR yani PAYLAŞMAK! Eş olmak her koşulda sahiplenmek midir? Evet benim için eş olmanın 3 altın kuralı var, bu arada yanlış anlaşılması EŞ OLMAKtan kastım illa EVLİ OLMAK demek değil! Ben bütün olunan tüm ilişkilere EŞ OLMAK diyorum.
Kural 1: Her koşulda rutinde yaptıklarımızdan vazgeçilmemeli, günaydın – iyi geceler vs gibi en basit iletişim de dahil hiçbir konuda iletişimi kesmemek.
Kural 2: Değişimi isteyene tepki vermek yerine gerçekten onun için değişime içten çaba göstermek, hiç birimiz mükemmel değiliz hatta mükemmel olan hallerimiz bile o ilişkide iyi gelmeyebilir o nedenle “herkesi olduğu gibi kabul et” felsefesi bana samimi gelmiyor, eş olmanın felsefesi iki terazinin sürekli dengede kalabilmesi için her iki tarafın durmadan karşılıklı taleplerine, değişimine açık ve gönülden çabalayan olması gerekiyor.
Kural 3: SEVGİ ifadesi her koşulda sunulmalı, sarılarak uyumak, “sana kızgınım ama çok seviyorum” mesajı yollayabilmek, bu gibi şeyler olumsuzu uzatmaz aksine tüketir, bir sonraki tartışma ya da tartışmalar nasıl olmaz diye düşünüyorsanız şu bekçi hikayesinden bahsedeyim size. Bir bekçinin iki köpeği var biri siyah diğeri beyaz, siyah olan bekçinin tüm olumsuz özelliklerini taşıyor, beyaz olan ise aksine olumlu ne varsa yansıtıyor hatta bekçide olmayanları bile ona aynalama yaparak gösteriyor. Bekçiye soruyorlar bu orman çok güzel, yem yeşil ağaçlar, çiçekler kuş sesleri fakat bu ormanda yangınlar, sel, fırtına, vahşi hayvan saldırıları gibi bir sürü olumsuzlukla da yaşıyorsun. Bunlara rağmen hala nasıl gülümsüyor ve her sabah dünyaya yeniden gelmiş gibi uyanıyorsun sorusuna benim bu hayatta bana eşlik eden sadece iki köpeğim var, ben hangisini daha çok beslersem o oluyorum aslında. Yani ne tarafınızı beslerseniz hayatınız da o olur.
Yoksa eş olmak fatura ödemek, planlar yapmak, mekanik bir şekilde düzene uyum sağlamak, tüm görevleri paylaşıp bunları aksatmadan yerine getirmek demek değildir. Bu kısmın adı SORUMLULUK ALMAKTIR bu da sadece eş olmanın YÜK OLMAMA kısmını sağlar. Aksi halde ruhsuz, sevgiyi göstermeyen (ya da nasıl göstereceğini bilmediği halde öğrenemeyen) olmak EŞ OLMAYI bir süre sonra YÜK OLMAYA çevirir ve inanın YÜK bir yere kadar taşınır yol uzadıkça YÜK AĞIRLAŞIR ve PES EDİLİR.
Yapacağımız şeyler neler mi?
Önce kendimize bakacağız, kendimizde iyileştireceğiz arızaları.
Bilmediklerimizi öğreneceğiz. Neyi bilmiyorsak onu bulacağız önce.
Karşımızdakinin ne sevdiğine bakıp, onu ve onu mutlu eden (ruhsal alanda) şeyleri bulup oralara doğru neler yapabileceğimizi öğrenmek için çabalayacağız.
Karşımızdakinin niyetinin iyi olduğunu görmeye odaklanacağız, niyetini anladığımız an birkaç dakika durup soluklanıp öyle davranacağız. Çünkü sözler gider ama yaşatılan hisler asla geçmez.
İLGİSİZ olmayacağız! Ne midir ilgi?
Hoş geldin demek
Bugün nasılsın?
Bu konuda senin için yapabileceğim ne var?
Yardıma ihtiyacın var mı?
Seni Seviyorum
Seni Özlüyorum
Benim için kıymetlisin
Yaptıklarının farkındayım ve beni çok mutlu ediyor
Seninle eş olduğum için aklıma gelen her anda şükrediyorum, umarım sana da bu hissi yaşatıyorum…
Gibi gibi daha bir sürü ifade kullanabilirsiniz.
UNUTMA! İlginin kaynağı İLETİŞİM, ilgisizliğin kaynağı da İLETİŞİMİ KESMEKTİR! Ve tüm eşlerin arasındaki köprünün yıkılması, içten kurulan o bağın kopması, ruhani kurulan eş dünyasına olan AİDİAT duygusunun yok olmasının tek sebebi budur! Ve bunun dönüşü olmaz.
İç ses: daha kaç ay oldu evleneli ahkamlara gel hayır tabilki, geçmiş tecrübe, tecrübesine güvendiğim harika evli dostlar ve okumaktan hiç bıkmadığım kitaplar sayesinde bu cümleler…
Hayırlı, huzur veren, iyi gelen eşler olmamız dileğiyle ( bu işin kadını erkeği yok unutmayın ki gönül cinsiyetçi değildir)